PARTİNİN İRADE VE EYLEM BİRLİĞİNİ HER TÜRLÜ ÇABAYA RAĞMEN BOZUYORSUNUZ! 10 Şubat Tarihinde “TKP/ML’ye Bağlı Komiteler ve Komsomol’dan Hiz
PARTİNİN İRADE VE EYLEM BİRLİĞİNİ HER TÜRLÜ ÇABAYA RAĞMEN BOZUYORSUNUZ!
10 Şubat Tarihinde “TKP/ML’ye Bağlı Komiteler ve Komsomol’dan Hizip Tartışmasına Karşı Ortak Açıklama” başlığı ile “Kamuoyuna Zorunlu Açıklama” yapmış olan komitelerin, nihayet “üç konu başlığı” altında özetledikleri yaklaşımlarını partimize, onun çizgisine, ilkelerine, tüzüğüne, birliğine ve muzaffer geleceğine açılmış bir karşı bayrak olarak görüyor, partimizin tüm sempatizanlarına, onunla gönül bağı olanlara partimizin meşru önderliği ve kurumları etrafında ikirciksiz saf tutmaya çağırıyoruz…
Yoldaşlar, karşı karşıya bulunduğumuz ve tavır belirlememiz gereken sorunun, özü itibariyle “örgütsel” olduğu bilinmelidir. Hiç kuşku yok ki bu örgütsel sorunun oluşumunda ideolojik, politik farklılıklar, çatışmalar, ayrışmalar vardır. Çözümsüzlüğün derinleşmesinde aynı süreçte yaşanan politik farklılıklarında önemli olduğunu vurgulamalıyız. Fakat biz tavrımızı esas olarak sorunun örgütsel düzlemi içinde belirlemiş durumdayız. Politik konulara da değinmekle beraber bu alandaki görüşlerimizin parti içinde tartışılabilir olduğunu, dolayısıyla farklı düşünenlerle ayrışmayı temel almadığımızı özellikle belirtmek isteriz.
Yoldaşlar, Bolşevik parti örgütlenmesinde önderlik kurumunun “varlığı”nın tayin edici olduğu konusunda komünistlerin hiçbir tereddüttü olamaz. Bu meselede temel aldığımız anlayış budur. “İmzacı Komiteler” bize önderlik kurumunun olmadığını, kimsenin o imzayla açıklama yapamayacağını, buna rağmen yapılacak açıklamalarında bağlayıcı olmayacağını ileri sürüyorlar! Tam da bu iddia nedeniyle bölgeciliği, dağınıklığı, örgütsüzlüğü dayatıyor, içinde bulundukları, hatta yarattıkları ve uzun bir süredir gerçekleştirdikleri keşmekeşi sorun etmiyorlar; bu süreci doğalmış gibi sürdürüyorlar. Biz böylesi bir keşmekeşe, dağınıklığa hiçbir zaman onay vermedik, vermeyiz. Komünist olmanın birinci ilkesi komünistlerin birliğini sağlamaktır. Bunun da yolu örgütlü yaşamak, belli bir önderlik “altında” birlikte olmaktır. Eğer önderlik kurumumuz darbe almışsa, zayıflamışsa, irade kaybına uğramışsa en kısa zamanda bunu onarmak komünistin birincil sorumluluğudur. KP etrafında, içinde örgütlenirken de ilk öğrendiğimiz ilke komünistleşmek değil midir? Elbette budur. KP üyeleri bir önderlik altında birlikte olmayı koşulu ortadan kalkmışsa eğer bunu yeniden yaratmayı ilk ve temel görevleri sayarlar. İşte “imzacı komiteler” bu temel ilkeyi inkar ediyorlar, parti iradesindeki sarsıntıyı, keşmekeş içinde yaşananın nedeni haline getiriyorlar, dağılma olasılığına çanak tutuyorlar.
Bizzat tanık olduğumuz, yaşadığımız, hatta uyarılarda bulunup çözüm için anlayış sunduğumuz bu süreci imzacılar “sonuçtan” hareketle ve kendilerini aklayarak değerlendirmekler. Sınıf mücadelesinin katmanlı, karmaşık önemli gelişmelere gebe seyrine dikkat çekerek örgütsel sorunlarımızın çözümü için atılan adımları reddeden tutumlarını saçma, uydurma ve maddi olgulara dayanmayan iddialarını suçlarını örtecek bir tartışmanın peşindeler. Dünya da özel olarak ülkemizde yaşananların neler olduğu ve bunlara karşı hemen her düzeyde yetersiz, donanımsız, özellikle de “önderliksiz” olduğumuz tartışma konusu bile değilken, Konferans kararları ve MK’nın genel yaklaşımı bu problemleri öteden beri tanımlamış olduğu halde imzacılar bu durumu içinde bulundukları, hatta yarattıkları keşmekeşi kendileri için bir açıklama gibi sunuyorlar. Onlara söyleyeceğimiz şudur: “Sunduğunuz tablo karşısında partimizi keşmekeşe dağınıklığa sürükleyen “önderliksizlik” anlayışınız değil midir? MK’yı işlevsiz kılmak için her şeyi yapmadınız mı?” En son MK’nın varlığını reddetmediniz mi? Partimizin genel siyasi çizgisine, ilkelerine, merkezi organ kararlarına rağmen yönelim belirlemediniz mi? vs. Madem dünyadaki ve özel olarak ülkemizdeki “olağanüstü” koşulların farkındasınız örgütsel sorunların çözümünde neden dayatmacı, kibirli, kariyerist, disiplinsiz davranışlarda bulundunuz? Bunların bir ötesi partiyi MK’sız bırakmaktı. En sonu ona da yeltendiniz. Evet “tasfiye ediliyor”sunuz! Çünkü partinin irade ve eylem birliğini her türlü aksi çabaya rağmen bozuyorsunuz. MLM iki çizgi mücadelesi anlayışını, bu bozgunculuğunuzun zemini olarak göstermeniz kavrayışsızlığınızın, asla komünistleşemeyeceğinizin itirafı gibidir, zira iki çizgi mücadelesi birliği esas alır: Lenin’in Bolşevik franksiyon anlayışı bu özelliğin en güçlü/berrak açıklamasıdır; Mao “bütün bu sorunların çözümü, kolektif önderliği güçlendirmeye ve ademi merkeziyetçiliğe karşı çıkmaya dayanmaktadır. Ademi merkeziyetçiliğe öteden beri karşı çıktık” (Seçme Eserler 5, s:118) demiştir; komünistlerin tavrı her zaman bu yönde olmuştur; bizim deneyimlerimizde bunu emreder; bu komünistlerin birliği sorunudur; daha somut anlatımla bu ‘MK olmak’ sorunudur, asla MK’yı reddetmek veya MK’sızlaşmak değildir. Tam da “iki çizgi mücadelesi”nin zeminini, sonuçlarını inkar ettiğiniz için tasfiye olmaktasınız! “Kendilerine”de defalarca söylendi ama konum sevmez, yer bilmez küçük burjuva gene ayaklandı: YOLCUDUR ABBAS BAĞLASAN DURMAZ!
Yoldaşlar tüzüğümüzün birinci bölümü (nitelik ve amaçları) j maddesi “irade ve eylem birliğini bozan, parçalayan hiziplerin varlığına prim vermez” ilkesini temel alır. Mevcut durumda mesele bundan ibarettir. “İrade ve eylem birliğini bozan” anlayışlara karşı çıkın, öncelikle ikna olmalarını sağlayın, mümkün olmazsa onlarla yollarınızın ayrıldığını kabul etmekten çekinmeyin. Birlik savunuculuğunun temel kriteri birlik için çalışmaktır. Birliği amaçlamaktır. Biz MK imzasını kullanan yoldaşlarımızın bu amaçla çalıştıklarını biliyoruz. İkna için çabaladıklarını biliyoruz. En saçma, uydurma, provakatif söylemleri, çıkışları dahi parti birliği zemininde ele aldıklarını biliyoruz. Ama aynı zaman da bu yaklaşımın duyarsız, bencil, kibirli, tutarsız tepkilere maruz kaldığını da biliyoruz. “İmzacı komitelerin” “ancak biz partimizde boy veren ve bu açıklamayı kaleme alanların aksine parti birliğini gerçekleştirme çabamızın hala son bulmamasından dolayı kamuoyunda açık bir tartışmaya daha fazla girmeyeceğiz” söyleminin gerçekliği perdeleyen bir söylem olduğu bizim için nettir. Çünkü bütün bu sorunların “parti içinde” çözüme kavuşması olanağını bu arkadaşlar bile bile, her şey netleşmişken ortadan kaldırdılar. En saçma, uydurma, hiçbir maddi olguya dayandırılmayan iddiaları, ithamları neredeyse görmezden gelmelerine, geçiştirmelerini tartışmıyoruz. Ama parti birliğini temel almayan tavırlara geçit vermelerini kesinlikle kabul etmiyoruz. Eğer geleceklerini parti birliğini bozan anlayışlarda “yeni” bir teori dünyasında bulmayı umut ediyorlarsa bunları bu yanılgıları ile başbaşa bırakıyoruz. Bizim o “yeni” dünya da yerimiz gerçekten yok!…
Parti iradesinin sarsılmasına neden olan olayların farkındayız. Aynı zamanda partimizin yaşamakta olduğu önderlik probleminin bilincindeyiz. Ayrıca bunun partimiz tarafından çeşitli düzeylerde tartışıldığı, problem olarak görüldüğü bir sır da değildir. Şimdi “tıkanmadan” bahsedenler neyi “keşfettikleri” iddiasındalar. Olsa olsa bunun çözümünün kendilerinde olduğunu iddia edebilirler! Buna kanmamız beklenmesin! Her birini tanıyoruz, biliyoruz. Ama önemli olan bu değil. Parti birliğini bozanların önderlik problemimizi çözecek yeteneğe sahip olmaları işin özüne aykırıdır. Önderlik tam da parti birliğine yaklaşımda başlar. İmzacılar tamamen basiretsiz olduklarını zaten göstermişlerdir. İstifa eden MK üyeleri aynı basiretsizliğin başka bir biçimini sergilemişlerdir. İstifa ederek onlar parti birliğini bozmak yönünde adım atmış oldular. Hatalarından zaaflarından hatta suçlarından arınmanın yolu olarak parti birliğine adanmayı değil ona zarar vermeyi seçtiler. İmzacılar onların bu tercihine yaslanmakta hiçbir beis görmüyorlar: “yaşanan istifa nedeniyle parti tüzüğümüzün ilgili maddesince MK iradesini yitirdiği için” diyorlar. Nedir bu ilgili madde? Parti tüzüğümüzde “irade yitirildiğinde önderlik oluşturulmaz ve bölgesel döneme geçilir” diye bir madde mi var? Bırakın partimiz tüzüğünü, hiçbir KP tüzüğünde böyle bir madde yoktur, olmaz! Partimiz bu gibi süreçleri ilk kez yaşamıyor üstelik. İbrahim yoldaşın şehit düşmesi, diğer önderlik üyelerimizin kaybı sonucunda bölgesel dönem yaşanmış ve partimiz bu süreçten ders çıkarmıştır. Tüzüğünde böylesi dönemlerin önünü alan bir hükme de yer vermiştir: “MK tüm yedek üyelerin sırayla katılımına rağmen irade yitimini aşamazsa, asil üye sayısının üçte birini alt organlardan bünyesine katabilir, bundan sonra irade sorununun yeniden oluşması halinde ‘çözüm yöntemi’ için parti iradesine başvurur”. İmzacılar “ilgili hükmün” bu olduğunu bilmiyorlar mı? Biliyorlarsa eğer “hiç kimsenin MK adına hareket etme ve MK imzasını kullanma yetkisi kalmamıştır” demelerinin bu hüküm gereği “hükümsüz” olduğunu hatırlatmamız gerekir kendilerine. Tüzükten yaptığımız alıntı partimizin önderliksiz bırakılmaması gerektiğini somutlaştıran komünist anlayışı içeriyor. Biz buna “tamamen” bağlıyız. Tüm üyelerimizi de parti birliği için bu komünist tavrı sahiplenmeye çağırıyoruz.
Yoldaşlar, bölgeciliğin keşmekeşlik olduğunu “imzacı komitelerin” son iki yıldır aldıkları tavırlarda, yaklaşımlarında somut olarak görmüyormuyuz? Sadece iki yılda değil, bu yoldaşlarımızın bazıları özellikle, önderliğe rağmen dayanmayı, ilkeleri göz ardı etmeyi, genel siyasi çizgimizi fiili durumlar yaratarak tasfiye etmeyi öteden beri olağan hale getirdiler. Son örnekleri GYDK, Ortadoğu Bölge Komitesi’nin açıklamaları, HBDH ve referandum tavrı alan bu “bölgeselci” davranış legal yayın organında ısrarla sürdürülen yanlışlarında kaynağıdır. YD’de gerçekleşen operasyonun sonunda ancak kendilerine “önderlik” misyonu biçen bazı imzacılara partiye önderliğin oluşan boşlukların “geçici” olarak doldurulmasından ibaret olamayacağını hatırlatmak isteriz. “Önderlik” komünist çizgiyi, davranışı benimsemiş olmakla mümkündür. Partiyi “MK”sızlığa ikna etmek çabasının bununla ilgisi olamaz. Bu çaba; HBDH gibi içeriği MLM’ye aykırı olan komünist önderliği yadsıyan, devrimimizin temel özelliklerini bir anlaşma metni ile inkar eden politikayı, çözümlemeyi umursamaz, onda “kendiliğindenliğe” önderlik etmenin olanağını bulup gerçek kimliğini gizleme yolunu seçer. Ne diyor bu imzacı komiteler?: “dolayısıyla yoğunlaşmanın, daha fazla birleşmenin sisteme karşı çıkan tüm güçlerle daha fazla ortak hareket etmenin önemine sürekli vurgu yaparken aksine bir pratikle…” daha fazla birleşmenin ortak hareket etmenin gerçek içeriğini imha etmiş bulunan bu yoldaşlarımız KP’yi tasfiye etmekte olduklarının farkında değiller. Birleşmekte ortak hareket etmekte söz edenlere sorumuz “bunu ne adına” ve sonra “hangi zeminlerde” olacağıdır. KP’de önderliği inkar eden anlayış onu eylem birliği diyerek “örgütler cephesi” içinde inkara sürüklemeyi savunabilmektedir. Üstelik bu savunuyu HBDH’nin içeriğine dair tespitlerimize değerlendirmelerimize hiçbir yanıt vermeden ama onda ısrarcı davranarak partiye rağmen sürdürmekteler. Kendiliğinden gelişen harekete önderlik etmek için yola çıkanlar KP’yi önderliksizliğe gelişen kitle hareketine proletaryanın programından dolayısıyla ideolojik ve siyasi önderlikten mahrum bırakarak kendiliğindenciliğin politikasını yapmaktadırlar. Günümüz tasfiyeciliğinin ve reformizminin alameti farikası olan kendiliğindenci kitle hareketlerini (Gezi gibi) kutsayan ama önderliği yadsıyan yaklaşımlarla aynı zeminde buluşmaktadırlar. Biz bu zemini Bernstein’ın “Hareket her şeydir nihai amaç hiçbir şey” revizyonizst formülasyonundan tanıyor ve bu zeminde durmayı reddediyoruz.
Devletin “yönetim” sistemini tartışan ve halka onaylatmayı amaçlayan bir referandumu partimizin katılımını örgütleyen tutumda aynı özelliğe sahiptir. Gene “kendiliğindenliğe önderlik” misyonuna soyunulmuştur. Neredeyse legal partilere “siz muhalefet görevini yerine getirmekten acizsiniz, bunu biz yaparız” denmektedir. Düne kadar reformizmle aramızda var olan derin/kalın çizgi bugün yok gibidir. KP önderliğinin neden var olduğunu belirleyici niteliğini unutmuş bu yoldaşlarımız kendilerini onun yerine koyarak devletin yönetim anlayışını/sorununu çözmek üzere referandum da “hayır” deme çağrısı yaptılar. Bunu yapmakla irade ve eylem birliğinin tek disipline uymak olduğunu kavramadıklarını da somutlaştırmış oldular! “Parti önderliği” sadece bir komite değildir, o bütün partidir aynı zamanda. Çünkü tüm parti ona bağlıdır. Tüm komitelerin görüşleri, eğilimleri onda somutlaşır, bütün parti süreci onda merkezileşir. Nihayet parti birliği tüm çelişkilerle, zıtlıklarla, farklılıklarla parti önderliğinde sağlanır. Farklı komitelerin “kendi adlarına” referandum tavrı belirlemeleri “daha çok birleşme”nin değil dağılmanın/dağıtmanın yolu olmuştur; sisteme karşı çıkan tüm güçlerle ortak hareket etmenin değil Parti çizgisinde uzaklaşmanın, onun niteliğini yok etmenin politikası olmuştur… önderlik mi yapmak niyetindeler, bunun için partiye önderliğin sorumluluğunu almalılar. Kendiliğindenliğin sunduğu olanaklarla, ayrı olanların “beraberliği” temennisiyle girilen “önderlik” yolu sadece hüsrandır. Bu yola girmiş olanların hüsranı bizi ilgilendirmez elbette. Ama bunu KP adına veya KP’yi bu yola sürükleme niyetiyle gerçekleştirmelerine kesin biçimde izin vermeyiz.
İmzacıların açıklamasında ki kimi iddia ve anlayışların değerlendirmesine girmeye gerek duymuyoruz. Ama özellikle eğreti duran tartışmaların, eleştirilerin özünü perdeleme işlevi görebilecek bir vurguya değinmenin faydalı olacağını düşünüyoruz: İmzacılar MK açıklamasında ki tanım ve tespitleri “mahkum” ederken “ne kadar çok kavram kullanılırsa o kadar gerçekçi olunacağına olan inanç ise açıklamayı okuyanların zekasıyla alay edercesine MLM olarak savunulmaktadır. Üstüne üstlük yine daha önceki tecrübelerde olduğu gibi parti kitlesi ve kamuoyu ‘programcılar ve anti-programcılar’ olarak karşı karşıya getirilip aldatılarak, programcılık adına dogmatizmin ilkeler adına statükoculuğun propagandası yapılmaktadır.” eleştirisi yapıyorlar. Böylece “ikna edici” bir genellemeyle tartışmalarımızdaki somut olgular, değerlendirmeler, dayanaklar anlamsızlaştırılmış, gereksizleştirilmiş oluyor. Oysa okuyucu o açıklamada ki örneğin “darbeciliğin, komploculuğun, ayrılıkçılığın, bozgunculuğun” dayanaklarını, yaklaşımları öğrenmek isteyecektir. Bu ithamlarında her birinin nedenleri vardır. bunlar salt sözcük değildir. Bu şekilde tanımlanabilecek uygulamalara tam da bu “imzacılar” tarafından bizde maruz kaldık. Yaşadığımız tecrit, uğradığımız hakaret ve iftiralar somuttur. Bunlarla ilgili suçlamalarımız arşivde olmalıdır. MK, imzacıların hemen her birinin disiplinsizlikleri konusunda somut verilere, bilgilere sahiptir. Dolayısıyla tanımlamaların salt bolca sözcükten ibaret olduğu iddiası suçlamalardan kaçmanın, sıyrılmanın basit ve ikna edici olmayan bir biçimidir sadece!
Programcılık/dogmatizm, İlkecilik/statükoculuk tartışması somut görüşlere dayanılarak yapılabilir. Örneğin HBDH’ye üyeliğin programımız, genel siyasi çizgimiz, ilkelerimizle uyumlu olduğunu savunana bunu açıklayabilene rastlamadık. Ama bunun “doğru politika” olduğu, bunlara rağmen iddia edilebiliyor. Genel bir belirleme yapmıyoruz, somut bir durumda politikadan hareketle değerlendirmeler yapıyoruz. Bu nedenle okuyucunun zekasını konu etmenin anlamsız bir kaçış olduğu görülmeli ve olması gerektiği gibi somut konulara, olaylara, yorumlara yanıt verilmelidir!… Diğer iddia ve anlayışların esasının çarpıtmaya, manipülasyona dayandığını gördüğümüzü, kendi gerçekliklerinden ve daha önemlisi parti zemininden uzaklaşmış olan bu yoldaşlarımızla bir bağımız olamayacağını ilan etmeyi yeterli buluyoruz.
MART 2017
Tekirdağ 1 No`lu F Tipi Hapishanesi
Kandıra 1 No`lu F Tipi Hapishanesi
*Parti Örgütleri