TKP/ML`ye bağlı Komitelerden açıklama: GYDK HİZBİNE KARŞI TAVRIMIZDIR!

HomeTürkçe

TKP/ML`ye bağlı Komitelerden açıklama: GYDK HİZBİNE KARŞI TAVRIMIZDIR!

 GYDK HİZBİNE KARŞI TAVRIMIZDIR! Yoldaşlar;Bir süredir partimizde yaşanan sorunlar gelinen aşamada kendini örgütleyen bir hi

Kaypakkaya Yoldaşın Katledilişinin 45.Yılında Kolombiya’dan Mesaj
TKP/ML MK-SB : ERMENİSTAN VE AZERBAYCAN GERİCİ SAVAŞINA HAYIR! DAĞLIK KARABAĞ’IN DERHAL KENDİ KADERİNİ TAYİN ETME HAKKI TANINSIN!
TKP/ML, KKE(m-l), P(m-l)T : KOMÜNİST ABİMAEL GUZMAN (GONZALO) 11 EYLÜL 2021’DE ARAMIZDAN AYRILDI

 

GYDK HİZBİNE KARŞI TAVRIMIZDIR!

 

Yoldaşlar;

Bir süredir partimizde yaşanan sorunlar gelinen aşamada kendini örgütleyen bir hizip faaliyetine dönüşmüş durumdadır. GYDK olarak parti tarihimize geçecek olan bu hizip kalkışmasının temel amacının partimizin irade birliğini parçalamak olduğunu görmek zorundayız. Öncelikle vurgulamamız gereken bu tarz sorun ve olayların sınıf mücadelesinin “ayrılmaz” bir parçası olduğu gerçeğidir. Geçmiş süreçte, partimiz tarihini aynı zamanda “hizipler tarihi” olarak nitelerken yapılan tespitin temel esprisi de burada yatmaktadır. Parti bünyesi ile ilişkilendirilebilecek bütün hizipçi ve ayrıştırıcı hareket tarzları, çapları ve hacimleri ne olursa olsun aynı kanı taşımaktadır. Hizipçi faaliyetin çok çeşitli biçimleri olabilir ancak karakteristik yanı, parti iradesine ve işleyişine aykırı zemindeki sinsi hareket tarzıdır. Meşruiyeti olmayan, parti ve devrim derdi adına onu aşındıran ve bozan küçük hesapları ikame eden bir hareket tarzı tutturması anlaşılırdır. Ancak anlaşılır olan bu duruma seyirci kalınması beklenemez.

Bu durumun sadece bizim partimize özgü olmadığı iyi bilinmelidir. Komünist parti faaliyetinin bu “kaderi”, sınıf mücadelesinin gerçekliğiyle ilgilidir. Sınıflar arası mücadele sürekli bir biçimde yol alırken, bunun proletarya saflarındaki yansıması, o zeminde de süren mücadeleyi tetiklemekte, doğru ve yanlışın ayrışıp kendi mecrasına akması bazen kaçınılmaz bir biçimde yaşanmaktadır.

Bir hareketin saflarından tamamen programatik nedenlerle bireysel veya toplu biçimde ayrılanlar olabileceği gibi, iradesini işleyişe aykırı biçimde partiye dayatma çabası içerisinde olanlar da çıkabilmektedir. Yine, programatik temelli olmayan ve esasta parti önderliğini hedefleyen bir hareket tarzıyla ayrılan kişi ve gruplar olabileceği gibi, bu tutumunu parti iradesine dayatma girişiminde bulunanlara da rastlanabilmektedir. Komünist partisi, bir program ve ilkeler etrafında, “gönüllü birlik” zemininde faaliyet yürüttüğünden, her türlü ayrılma ve safları terk etme olayı, tabii biçimde karşılanmalıdır. Zira sınıf mücadelesinde kendisini ifade etmek isteyen kişilerin doğru çizgide ve doğru bir örgütlenme altında saf tutamayıp yanlış bir tercihe sürüklenmeleri, her ne kadar istenmeyen ve engellenmesi için çaba gösterilmesi gereken bir durumsa da, son tahlilde ve nihayetinde kendi sorunlarıdır.

Ne var ki, ister programatik temelli, isterse de şu veya bu gerekçeyle mevcut yönelim/çizgiyle ilgili olsun, farklı düşünüş sahiplerinin parti işleyişine/ilkelerine aykırı biçimde, iradeyi sakatlama, örgütlenmeyi parçalama, mücadeleyi engelleme yönlü hiçbir eylemi kabul göremez. Değil komünist partisi, hiçbir başka oluşumun böylesi bir girişimi kabul etmesi düşünülemez. Bu her şeyden önce kendi varlığını inkar demektir. Bu konunun bilhassa illegal faaliyet yürüten komünist partisi açısından taşıdığı hassasiyetin derecesi bellidir.

Bugün yaşanan sorunlarımızın öyküsü kuşkusuz bu açıklamamızın konusu değildir. Bu sorgulamayı her partili yoldaş ve her örgütlü yoldaşın yapması gerekmektedir. Anlaşılması gereken nokta, partimizin mevcut sorunlarını hangi anlayışla ele alacağımızdır. Parti tüzüğü ve demokratik merkeziyetçilik ilkesi tam da burada anlam kazanmaktadır. Parti işleyiş ve ilkelerinin yerine örgütsel anarşizmi kendine rehber alan, Bolşevik çalışma tarzı yerine Menşevizm’e sarılan, Partimizin MLM hattından saparak reformizme ve tasfiyeciliğe demirleyen bir hizip gerçekliğidir karşımızda duran.

Kendini GYDK olarak ilan eden ancak çeşitli biçimde figüranlarının ülkemizde temsiliyete soyunduğunu görüyoruz, biliyoruz. Bu tabloya dair sayısız örnek mevcut. Ancak en somut halini Nisan ayında yapılacak olan referanduma yönelik geliştirilen tutumda, işletilen pratik süreçte görmek mümkün. Partimizin merkezi iradesini tanımayan “bağımsız” hareketlerin parti derdi ya aşınmıştır ya da kendi küçük hesaplarının kurbanı haline getirilmiştir. Partimizin iradesine bağlı olan faaliyet alanlarını, olanakları bu pratikte de görüldüğü üzere hizip faaliyetini örgütlemenin parçası haline getirilmiştir. Partimizin mevcut sorunlarını çözmek için değil, bu sorunları daha da derinleştirmek ve gelinen aşamada partimizin irade ve eylem birliğini parçalamayı hedefine koymuş bir hizip faaliyeti yürütülmektedir. Partimizin 45 yıllık savaş pratiğinde, yüzlerce yoldaşımızın kanı pahasına yaratılan bu değerlerimizin hizip faaliyetlerinin örgütlenmesi amacıyla kullanılmasına izin vermeyeceğimiz bilinmelidir.

Şu gerçeklik iyi bilinmeli ve kavranmalıdır: Parti içi demokrasi sınırsız bir olgu değildir. Onun sınırları, merkeziyetçilik çerçevesinde, parti iradesine tabi olmak ile çizilmiştir. Bu, her türlü itiraz, eleştiri, görüş ileri sürme ve tartışma yürütmenin, belli mekanizmaların işletilmesi suretiyle hayata geçirileceği ve faaliyetin gerektirdiği bir düzlem ve sürede kabul göreceği anlamına gelmektedir. Hiç kimse kendi düşüncelerinin komünist partisi çalışmalarını engelleyecek ve parti iradesini sakatlayacak boyut almasını talep etme durumunda değildir. Aksi takdirde tartışma kulübüne dönecek ve kararları sürekli tartışılabilir bir konuma düşecek olan örgütün; ne güç ve güven sağlaması, ne de iradeli bir hareket tarzı tutturması söz konusu olabilir.

Bütün bu unsurları birleştiren ortak zemin, benzeri durumlarda çokça görüldüğü üzere, partiye karşı güven duymamak ve güvensizliği körükleyerek kendine alan açmaktır. Onları kader birliğine sürükleyen, halka, devrime ve partiye karşı işledikleri çeşitli boyutlardaki suçlardır. Özeleştirel bir tutumla tükeniş ve savruluşlarını durdurmaya çalışmak ve yaptıklarının hesabını vermek yerine, dayanışma içerisinde kol kola girerek, partimize karşı yıkıcı bir faaliyet yürütmeyi tercih etmişlerdir.

En zorlu ve “umutsuz” koşullarda dahi olması gereken, parti etrafında kenetlenmek ve gelişme ve güçlenmeyi parti ile birlikte başarmaya çalışmak olmalıdır. İdeolojik gerileme ve yılgınlığa/umutsuzluğa sürüklenenler, her zaman samimi ve dürüst bir tavır gösterememektedir. Hatta bunlar içerisinde partiye ve halka karşı açık yürekli olma tutumunu sergileyenler nispeten daha azdır. Zorlu koşullar, savaş ve çatışmanın yoğunlaştığı anlar, sınıf mücadelesinin alabildiğine keskinleştiği durumlar, her iki manada da saflaşmayı getirir. Bu durumda meydana gelen çatallaşma, safların geçici bir süre zayıflamasına kaçınılmaz olarak yol açabilecektir. Ne var ki ilkelerimiz, parti anlayışımız ve genel siyasi çizgimiz aşındığında, zayıfladığında, teslim alındığında elimizdeki her şeyi kaybetmemiz kaçınılmazdır. Bıçak sırtı bir dönemde gelişmemizin dinamiği olan ilkelerimizi, parti anlayışımızı ve siyasi çizgimizi daha geriye çekmeme duruşu güçlenmeye ve önderleşmeye mahkum olacağımız durumu getirecektir.

Partimizin bir süredir yaşadığı sorunlara parti anlayışımız ve sınıf mücadelesine karşı duyduğumuz sorumlulukla yaklaştık. Parti anlayışında yaşanan uzaklaşma ve kopuşa karşı parti anlayışı doğrultusunda mücadele ettik. Bu duruşumuzdan kaynaklıdır ki GYDK hizbinin ülkedeki temsiline soyunanlar tarafından her türlü yalanla karalama ve itibarsızlaştırma saldırılarına maruz kaldık. Bu tablo karşısında ise faaliyet alanlarımızda partiyi örgütleme ve sınıf mücadelesinin etkin bir parçası olma anlayışını geliştirdik. Yanıtımızı sınıf mücadelesine önderlik edecek sağlam bir örgüt ve sağlam bir parti yaratma anlayışından belirledik. İçimizde patlak veren sorunları bertaraf etme yöntemimizi bu anlayışla çizdik. Komitemize yönelen saldırıları, tek tek yoldaşlarımızın ve faaliyetçilerimizin teşhir edilmesini, partimiz adıyla partimize karşı yönelen güvensizlik yaratma faaliyetinden bağımsız ele almadık. İllegal bir partide faaliyet yürüttüklerini unutanların, her türlü parti sorunumuzu kitleye deşifre etmekte sorun görmeyenlerin komitemizi ve faaliyetçilerimizi hedef tahtasına oturtarak kendilerini meşrulaştırmaya çalışmalarını şaşkınlıkla karşılamadık. Parti anlayışımızı hedefe koymakta kader birliği yapanların yoldaşlarına “düşmanlıkta” yaptıkları kader birliğini hiziplerin şaşmaz yasası olarak bir kez daha ezber ettik.

Yoldaşlar,

Sınıf mücadelesinin omuzlarımıza yüklediği sayısız görevlerin sorumluluğu ile hareket etmemiz gerektiğini kavrayarak bu süreci karşılayacağız. Gemiyi terk edenler bellidir. Adres nettir, saflar berraktır. Partimizin etrafında daha fazla kentlenerek, görev ve sorumluluklarımızı yerine getirerek bu süreci aşacağımızı unutmadan hareket edeceğiz. Nisan ayında yapılacak Referanduma karşı Partimizin merkezi önderliği tarafından belirlenen BOYKOT politikasını en geniş kesimlere ulaştırmak için seferber olacağız. Legal, illegal tüm araç ve yöntemlerimizi belirlenen politikayı hayata geçirmek için seferber edeceğiz. Reformizmle aramıza keskin ve net çizgiler çekecek, kendi gücümüze güvenerek yol yürüyeceğiz. Bunun ötesinde, yapılan ilanları yok sayacak ve kabul etmeyeceğiz. Kitleleri sandığa mahkum eden, düşmanlarını AKP ile sınırlandıran anlayışlara karşı aktif politik mücadele yürüteceğiz. Her yoldaşımız ve her alanımız sorumluluklarının bilinciyle hareket edecek, görevlerini belirleyecektir. Gün eskimeye yüz tutmuş, devrim iddiasını kaybetmiş, rüyaları tükenmiş, nefesleri daralmışların yarattığı gündemlere değil, sınıf mücadelesinin gündemlerine yoğunlaşma günüdür. Gün Halk Savaşını daha ısrarlı ve daha kararlı bir şekilde büyütme günüdür. Gün şehitlerimizin devrettiği bayrağı leke sürdürmeden taşıma günüdür. Gün partimizin etrafında kenetlenerek yürüme günüdür.

 

TKP/ML’YE BAĞLI :

İSTANBUL KOMİTESİ

İŞÇİ KOMİTESİ

DKÖ KOMİTESİ

İSTANBUL KADIN KOMİTESİ

İSTANBUL ASKERİ KOMİTE’Sİ

İŞÇİ-SEMT KOMİTESİ

 

2 Şubat 2017